18 Şubat 2014 Salı

Charlotte Kuralı



> Mina Urgan demiş ki; "Ben sahip olduklarımın tadını çıkarmayı öğrendim
> hayatta. Sahip olamadıklarımın ve olamayacaklarımın acısına ise ayıracak
> zamanım yok. Hayat çok kısa."
>
> ... daha çok şeye ihtiyaç duymak değil, varolanla yetinebilmeyi başarmak
> onemli olan...
>
> Charlotte kuralı
>
>
> Charlotte, Paris'te yaşayan çok güzel bir kızdır. O kadar güzeldir ki,
> saçları şelaleler gibi omuzlarından kollarına dökülür. Boyu upuzun,
> bacakları upuzundur. Bir reklam ajansında, müşteri temsilcisi olarak
> çalışır. İyi para kazanır. Ailesi de çok varlıklıdır hatta. Ben
> Charlotte'u
> geçen hafta Paris'te tanıdım. Bu bilgileri almanız, kuralı sorgulamamanız
> açısından önemli.
>
> Paris'te, bir arkadaşım beni Charlotte'un evine davet etti. Bilirsiniz,
> insanlar birbirlerinin hayatını merak eder, fark etmeden ve ettirmeden
> incelerler. Hatta benim en sevdiğim şeylerden biri, sokakta, perdeleri
> sonuna kadar açık evlere ve orada yaşananlara şahit olmaktır. İnsanın içi,
> insanlığa ısınır. Dersin ki, "Oh.... Üç aşağı beş yukarı aynı şeyler
> işte!"
> Ben de, böyle gözlerle incelemeye başladım biraz önce tanıdığım bu güzel
> Fransız kızın hayatını. Herkesin evinden yola çıkıp, kendisine varmak
> mümkün.
>
> Fakat bu evde bir tuhaflık vardı. Her şeyden çok az vardı bu evde..
> Gerektiği kadar. Mesela, bir şampuan bir sabun. Minnacık bir dolap. İçinde
> birkaç elbise kazak. Altı yedi ayakkabı. İki dvd. Beş cd. Ipod. Dört
> bardak,
> birkaç tabak. Birkaç mum. En fazla on tane kitap. Hiç ruj yok!
> Çantasındaymış. Zaten lipstick o da... Hayatta bazen, şaşakalırsın ya.
> Başa
> dönersin ya. Bir yerde bir hesaba, olmazsa olmaz diye eklediğin bir kalem
> birdenbire, tek bir örnekle, kendini siler ya. Öyle oldu bana.
> Gözlerindeki
> silik eyeliner dışında, süsü de yok bu kızın. Peki bu kız nasıl böyle kız
> oldu? Nasıl böyle sade kaldı? Kadın oldu? Dışarıda bu kadar az şeyle, içi
> çok oldu? Anlayamadım. Çözemedim. Sadelik.. Beni şaşırtan şey, modellik
> yapacak kadar güzel ve havalı, aynı zamanda varlıklı bir kızın bu hayat
> seçimi. Olağanüstü... Kendi hayatım, arı kovanı gibi başımda vızıldamaya
> başladı. Paris sokaklarında beni takip edip durdu bu arılar. Tek çöp bir
> şey
> alamadım. Hep sordum: buna gerçekten ihtiyacım var mı? Buna benzer, aynı
> işi
> gören bir şeyim var mı?... Koca koca alışveriş merkezleri, bizi kandırmak
> için birbirleriyle iddiaya girmiş ahtapotlar gibi gelmeye başladı. Kaçtım,
> kaçtım, saklandım.
>
> Sahip olduklarımın, yarısından fazlasına ihtiyacım yoktu. Hayatı
> ağırlaştıran şey, seçim çokluğu. Az şey kadar güzeli yok. Gereği yok.
> Sonumuz belli.
>
>
> Banyoda bütün ürünler, dopdolu şişelerle birbirlerini köpürtürken, hiç
> giymediğimiz kazaklar lüzumsuzca dizilmiş t-shirt'lere dolapta el şakası
> yaparken, hiç açılmamış kitaplar kendi kendilerine konuşurken... Biz orada
> olmayacağız. Üstelik onlar da, boşu boşuna bizden başka kimsenin olmamış
> olacak.
>
>
> Anladınız değil mi Charlotte kuralını?
>
>
> Ben de sözü geçenlerde yakın bir arkadaşımdan duyduğum ve çok sevdiğim bir
> sözle bitireyim.
>
> "Zenginlik çok şeye sahip olmak değil az şeye ihtiyaç duymaktır."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder